Bülent Eczacıbaşı
Dr. Nejat Ezcacıbaşı’nın sosyal amaçlı girişimleri iş yaşamının en başına kadar gider ve hatta bu konudaki fikirleri ve idealleri daha da önce şekillenmiştir. Bizlerin onu örnek aldığımız gibi kuşkusuz o da babası Süleyman Ferit Bey’in İzmir’de yaşayan Türk ve Müslümanların yaşam şartlarını geliştirmek için gösterdiği çabalardan esinlenmiştir. Süleyman Ferit Bey o zaman kendi çevresi içinde bir toplum lideriymiş, çok iyi eğitim görmüş, Türkiye’nin ilk eczacısı olmuş, Eczacıbaşı onursal unvanını almış, pek çok cemiyetin oluşumuna öncülük etmiş, topluma hizmet bilincinde olan bir kişiymiş. O zamanki olanaklarıyla hastaneler ve okullar yaptırarak bu bilinci pratiğe dökmüş.
Babam, Nejat Ezcacıbaşı, böyle bir aile kültürünün içerisinde yetişmiş. 1970li yıllarda Ekonomist Friedman’ın ortaya attığı ‘iş dünyasının tek ve ön önemli işinin kar üretmek’ olduğu görüşüne hiçbir zaman itibar etmemiştir. Olanağı olan kişilerin toplumun gelişmesi konusunda sorumluluk taşıdıklarına inanırdı. Olanak derken de sadece maddi imkanlar değil yönetim becerileri de dahil olmak üzere sahip olunan tüm bireysel kaynakların toplum yararına kullanılması gerektiğini söylerdi.
Gerek iş gerekse toplumsal çalışmalarda kendini bir girişimci olarak görürdü. Yeni fikirleri hayata geçirmek, hem en sevdiği hobisi hem de toplumsal gelişmeye katkı konusunda en fazla değer verdiği uğraşıydı. Babamın kuruluşuna öncülük ettiği ya da yönetiminde görev aldığı birçok vakıf ve dernek vardı. Böyle girişimlere başlama kararı alırken, topluma sağlayacakları fayda kadar, sürdürülebilirliklerinin güvence altına alınıp alınamayacağını da hesaba katardı. Onun bağışçılık ya da sosyal sorumluluk anlayışı bir seferlik katkılar yapmak üzerine değil sürdürülebilir ve profesyonelce yönetilen kuruluşlar yaratmak üzerine kuruluydu.
Dr. Nejat Eczacıbaşı Vakfı işte bu yaklaşımın ışığında, 1978 yılında, toplumsal gelişme, kültür ve sanat alanındaki çalışmaların birbiriyle uyumlu bir şekilde yürütülebilmelerini ve sürekliliklerini sağlamak amacıyla kuruldu. Vakfın ana fonu, kuruluşlarımıza ait menkul kıymetlerin tahsisi ile oluşturuldu. Bugün Vakıf, yıllık giderlerini kendi gelirleri ile karşılayabileceği bir finansal yapıya sahip bulunuyor.
Nejat Bey’in, kültür ve sanatın propaganda aracı haline gelmemesi, bağımsızlığını ve yaratıcılığını koruması bakımından özel kesimin desteğinin önemine olan inancı, sosyal sorumluluk çalışmalarını besleyen motivasyonların başında gelirdi. Nejat Bey döneminin çağdaş ve kozmopolit kültürü ile yetişmiş, müzik alanında ciddi bir gayretle çalışmış, bu çerçevede birçok uluslararası dostluklar kurmuş bir kişiydi. Sanatın insanları birleştirici, toplumları birbirine yaklaştırıcı ve ortak hedeflere yönlendirici etkisine yürekten bağlıydı. Diğer taraftan, özellikle onun maddi olanaklara kavuştuğu 1960lı yıllarda, Türkiye’de kültür ve sanat alanında yeni bir uyanış yaşanıyordu, ancak devletin kaynakları sınırlıydı. Tüm bu nedenlerle, Nejat Eczacıbaşı’nın toplumun gelişmesine katkıyı hedefleyen çalışmalarında kültür ve sanata ağırlık vermesi doğaldı.
Nejat Bey, hem ülkenin nabzını tutup ihtiyacın olduğu yerleri isabetli bir şekilde tespit eder hem de dönemi için yenilikçi sayılabilecek modellerin öncülüğünü ederek proaktif bir tutum sergilerdi. Farklı kesimler arasındaki ilişkilerin sorunlu hale geldiği bir dönemde, toplumsal diyalogu sağlamaya yönelik olarak Ekonomik ve Sosyal Etüdler Konferans Heyeti’nin, demografik sorunların arttığı dönemde aile planlamasına yönelik olarak Türkiye Aile Planlaması Derneği’nin, şirketlerin uluslararası düzeyde güçlenmelerinin gerektiği dönemde kurumsal yönetimi hedefleyen Türk Sevk ve İdare Derneği’nin, ülkenin ekonomik gelişmesine önderlik edeceğine inandığı özel kesimin yanlış anlaşıldığını düşündüğü dönemde TÜSİAD’ın ve bunlar gibi da birçok sivil toplum kuruluşunun aktif girişimcisi oldu ya da onlar arasında yer aldı. Nejat Eczacıbaşı’nın öncülük ettiği sivil toplum kuruluşları amaçlarına uygun çalışmalarını bugün de sürdürmektedir. Günün şartlarına göre bu kuruluşlar kendilerini yenilemiş olsalar da vizyonlarına bağlı şekilde ayakta kalmaları o kurumları yaratanların ileri görüşlülüğü ve oluşturdukları temellerin sağlamlığına da işaret etmektedir.
Nejat Bey’in sivil toplumun güçlendirilmesi alanındaki çeşitli girişimleri, farklı farklı biçimlerde karşılandı. Örneğin, profesyonel yönetim ve modern işletmecilik alanındaki ilk girişimi olan Sevk ve İdare Derneği’nin kuruluşu aşamasında, birçok kuruluşun sahibi, profesyonellerin kendilerinden daha iyi yönetici olamayacağı düşüncesiyle, başlangıçta buna karşı çıktı. İKSV, kuruluşundan itibaren az sayıda da olsa vizyoner girişimciler tarafından, içtenlikle desteklendi. Eczacıbaşı Spor Kulübü ise, özel kesimin ilk “müessese kulübü” olarak birçok başka kuruluşa örnek oluşturdu.
En genel anlamıyla özendiği, özlediği, ülkesine ve toplumuna layık gördüğü toplum düzeninin gerçekleşmesi için çalıştı. Zaten, ticaret alanında da bu hedefe uygun girişimlere yönelmişti. Türkiye’nin gelişmesi ile girişimci olarak kendi hedeflerini aynı noktada görürdü. Girişimlerinin başarıya ulaşmasında rol oynayan nitelikleri inanç, disiplin, akla dayanan ikna kabiliyetiydi.
Nejat Bey’in günümüzde de bir örnek oluşturduğunu düşünüyorum. Bugün, kendisinin aramızdan ayrılışından yaklaşık 20 yıl sonra da hem iş hem de kültür ve sanat alanında hatırlanan bir girişimci olması, herhalde birçok başka girişimciye ilham vermiştir ve vermektedir.
Doğrudan öncülük ettiği ya da amaçlarına inandığı için içinde yer aldığı birçok vakıf ve kuruluşu desteklerdi. Biz de aynı geleneği izliyoruz. Kültür-sanat ve toplumsal gelişimi hedef alan girişimleri, kuruluşumuzdan beri olduğu gibi, desteklemeyi sürdürdük. Yaklaşık son 20 yılda ise, Türkiye’de bilişim kesiminin gelişmesini, önündeki engellerin kaldırılmasını amaçlayan Türkiye Bilişim Vakfı’nın, İstanbul Modern sanat müzesinin ve Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı’nın kuruluş ve gelişmelerini destekledik.
Babamızın aramızdan ayrılmasından sonra da artık ailemizin ve kuruluşlarımızın kültüründe yer alan konularda, toplumsal gelişimi destekleyen girişimlerimizi devam ettiriyoruz. Ancak bu etkinliklerimizi kurumsal bir çerçevede ele alarak daha sürdürülebilir hale getirmeye çalışıyoruz. Günümüzde, kurumsallaşma ve dolayısıyla profesyonelleşme nedeniyle, kurumsal düzeyde fonlanan ve örgütlenen etkinliklerin daha sürdürülebilir hale geldiklerini düşünüyoruz ve bunu sağlamaya uğraşıyoruz. Geleneksel alanlarımızda, TÜSEV’in tanımıyla daha “hayırsever” gibi davranırken, pazarlama açısından geri dönüş beklenen konularda daha çok “stratejik bağışcı” gibi davranıyoruz.
Nejat Bey, ‘Mutluluk bir şeyler yaratmak ve yaratırken de sevilip sayılmaktır’ derdi. Bunu söylerken sadece zengin olmak, fabrikalar kurmaktan bahsetmiyor, topluma bir şeyler katmanın ve bunun takdir görmesinin verdiği hazzın başka hiçbir şeye benzemediğini anlatamaya çalışıyordu.