Ahmet H. Uysal

22 Haziran 2017

Ahmet H. Uysal, çocukların eğitime eşit erişimlerine verdiği önemden beslenen motivasyonla 9 Nisan 2017 tarihinde Kuzey Kutbu Maratonu’na katıldı ve Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nın (TEGV) Siirt Pervari Öğrenim Birimi için bağış topladı. -40 derecedeki maraton deneyiminde Pervarili çocukların her adımında ona nefes olduğunu söyleyen Uysal’ın heyecan dolu ve ilham veren bağışçılık öyküsünü kendisinden dinledik.

 “Yardım etmeyi istemek insanımızın doğasında var”

Adana’da doğdum. İlkokulu Adana’da okudum, sonra Robert Kolej’i kazandım. Ablam da Üsküdar Amerikan Lisesi’ne transfer oldu. Bu sebeple ailece İstanbul’a taşındık. Eğitim ailemizde hep çok önemsenen bir şeydi. Bizim büyük bir şansla ülkenin en iyi okullarından ikisine girmiş olmamız, annemin ve babamın eğitime verdiği önemi gösteriyor. Robert Kolej’in ardından İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği bölümünde okudum. 1994-2000 yılları arasında Amerika’da yüksek lisans yaptım ve 2000 yılından beri Türkiye’de çalışıyorum.

Ailem ben küçükken ihtiyacı olan yakınlarımızı çocuklarının eğitimi konusunda desteklerdi. Bağışçılıkla tanışmam da o zamana dayanır. Ailem hala birkaç öğrenciyi okutmaya devam ediyor. Yardım etmeyi istemek Türkiye’de, bizim insanımızın doğasında var. Bu isteği harekete geçirmenin anahtarının da bizlerde olduğuna inanıyorum.

Bağışlarımı düzenli şekilde yapmaya başlamam ise1999 yılında Robert Kolej’de kaybettiğimiz bir sınıf arkadaşımızın adına dönem mezunları olarak açtığımız burs aracılığı ile oldu. Bu burs ile yirmi yıldır, her yıl bir öğrencinin eğitim masraflarını karşılıyoruz. Sonrasında da farklı kurumlara bağış yapmaya devam ettim, yardımseverlik koşularına katılan arkadaşlarım aracılığı ile sivil toplum kuruluşlarını (STK) destekledim.

“Kuzey Kutbu hayalimi bir iyilikle birleştirmek beni motive etti”

Hayal kuran birisiyim, her zaman hayallerim var. Hayat enerjimi hayallerimden alıyorum. Kuzey Kutbu ve Güney Kutbu’na gitmek de hayallerim arasındaydı. Uzun süredir nasıl giderim diye düşünüyordum. Bu maceranın başlangıcı aslında fit ve sağlıklı olmayı önemsememe dayanır. Her yıl “bu yıl Mont Blanc’a tırmanacağım, bu yıl Everest’e gidip 6 bin metreye çıkacağım, bu yıl kaya tırmanışı öğreneceğim” gibi bir hedef belirleyip o doğrultuda antrenman yaparak hedefimi gerçekleştirmeye çalışıyorum. Atlet veya koşucu değilim. Doğrusunu söylemek gerekirse koşmak özellikle sevdiğim bir spor dalı da değil.  Sadece bir maraton tecrübem var. Avrasya Maratonu’nda 42 km koşmuş ancak o zaman maalesef bağış toplamamıştım. Bu yıl daha heyecanlı bir şey yapma niyetindeydim. Kutup hayallerimi araştırırken Kuzey Kutbu Maratonu’yla karşılaştım.  Koşmak benim için özel bir tutku olmasa da, 2003 yılından beri yılda bir kez düzenlenen ve her yıl 30-50 arası kişinin katıldığı zor hava ve zemin şartlarından dolayı bir dayanıklılık yarışı olan Kuzey Kutbu Maratonu çok ilgimi çekti. Katılmaya karar verdikten sonra, antrenman yapmanın ötesinde asıl önemli olan bu işe gönül vermek ve bir amaç doğrultusunda motive olmak. Maratonla ilgili araştırma yaparken daha önce Türkiye’den kimsenin katılmadığını da fark ettim. Buradan yola çıkarak “bunu bir iyilikle birleştireyim, bu iyilik hem beni motive eder, hem de çevremde harekete geçirebileceğim insanlar bu doğrultuda bir amaca yönelik yardım edebilir” diye düşündüm. Hedefimin ne olacağını belirlemeye çalışırken ailemizde her zaman önem verilen, her sofrada konuşulan bir konu olduğundan eğitim ve çocukların bunun içinde olması gerektiğine karar verdim.

“Hedefimi gerçekleştireceğim STK’yı seçmeden araştırma yaptım”

Çocuklar ve eğitim alanında bağış toplamak istediğime karar verdikten sonra destekleyeceğim sivil toplum kuruluşunu seçmek sandığımdan daha zor oldu. Çok zor bir maratonda koşacağım için antrenmanın ötesinde beni motive edecek, destekleyecek bir sivil toplum kuruluşu ile yola çıkmak istiyordum. STK hakkında karar verirken öncelikli olarak düşündüğüm konular, STK’nın hangi çocuklara ulaşacağı, toplanan bağışın ne için kullanılacağı ve kuruluşun nasıl çalıştığıydı. Bütün ilişkilerin önce güvenle başladığına ve özellikle sivil toplum kuruluşları ile geliştirilen ilişkilerde bu güvenin çok önemli hale geldiğine inanıyorum. Amacınızla ilgili ne kadar heyecan duyarsanız,  desteklediğiniz STK’yı ne kadar benimserseniz, kendinizi yaptığınız işe o kadar ait hissedersiniz. Doğru kuruluşu seçmek için bir araştırma yaparken Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı ile karşılaştım. Daha önceden de bildiğim bir kuruluş olan TEGV’in çalışmalarını okudukça heyecanım arttı. 1995 yılında kurulmuş, gerçekten de Türkiye’nin dört bir yanında faaliyet gösteren bir vakıf. Onları tanıdıkça büyük bir hayranlık duydum. Görüşmeye gittiğimde onlara projemi anlattım: “Kuzey Kutbu Maratonu’na koşmaya gideceğim. Bağış toplamak istiyorum, sizler için toplayabilir miyim?” diye sordum. Onlar da beni ve fikrimi çok olumlu şekilde karşıladılar. Böylelikle TEGV ile olan ilişkimiz başlamış oldu.

TEGV’in kapısını çaldığımda aklımda toplamayı hedeflediğim bir bağış miktarı vardı. Ancak maraton koşucularının topladığı ortalama bağış miktarının beklediğimden düşük olduğu görünce hedeflediğim miktarı söylemeye çekindim. Sonrasında bağış isteyebileceğimi düşündüğüm 500 kişilik bir liste hazırladım. Çıkardığım listedeki kişilerin her birisinden ne kadar bağış isteyebilirim, hangisi ne kadar verir diye düşünerek çok detaylı bir çalışma yaptım. Bu çalışma sonrasında hedefim olan 100 bin TL’ye ulaşabileceğimi düşündüm ve bunu desteklediğim kuruluşla paylaştım. Bu süreçte kendimi TEGV’in bir parçası, bir gönüllüsü gibi hissettim. Bence bu kısmı çok önemli; bu duyguyu alıp bağış isteyeceğiniz kişilere de iletmeniz gerekiyor. Desteklediğiniz kuruluşun mesajlarını ve bağış yapmanın gücünü bağışçılara hissettirebilmek büyük önem taşıyor. Miktarı ne olursa olsun bağışçılara mesajımı iyi anlatabilmek için desteklediğim STK’yı iyi tanımak ve hedefini kalbine basmak gerekiyor. Bu yüzden de STK seçimi çok önemli. Bu süreçte arkadaşlarım arasından 10 bin TL bağış istediğim ve aldığım bağışçım da oldu, 20-30 TL aldığım bağışçılarım da oldu.

“Siirt Pervari Öğrenim Birimi’nin destekçileri benim harekete geçirdiğim bağışçılar oldu”

Bağışlarımla en eski birimlerinden biri olan Siirt Pervari Öğrenim Birimi’ni desteklememi TEGV önerdi. Öğrenim Birimi’nin yıllık bütçesi 86 bin TL civarındaymış. Benim hedeflediğim miktarla örtüşen bir bütçe olduğunu ve henüz önümüzdeki yıl için kaynakları geliştirilmemiş bir birim olduğunu paylaştılar. Her sene bazı kurumlar ve kişiler belli birimleri desteklemeyi üstleniyorlarmış, Siirt Pervari Öğrenim Birimi’nin destekçileri de benim harekete geçirdiğim bağışçılar oldu. Daha önce hiç orada bulunmamama rağmen Pervari bana çok büyük bir heyecan verdi, ilk duyduğumda aşık oldum. Türkiye’yi çok seviyorum. Ne zaman doğu illerine seyahat etsem o kadar huzurlu ve mutlu oluyorum ki…

“Bağışçılarıma yazdığım mektuplar ve çektiğimiz kısa film hikayenin çok önemli bir kısmı”

Bağışçılarıma ulaşmak için yazdığım mektuplar ve çektiğimiz kısa film, belki de hedefime ulaşmış olmamda bana en çok yardım eden şeyler olabilir. Ne yaparsak yapalım insanların kalbine dokunmak, duygularını harekete geçirmek çok önemli. Televizyon dizileri ve filmler yazan, yöneten bir arkadaşım var, Kerem Deren. Kerem’e “Böyle bir hikayem var, insanları harekete geçiren duygusal bir şey yazmak için bana yardım eder misin?” dedim. Ortaya senaryoya benzeyen kısa bir mektup çıktı. “Kerem bu şahane olmuş, çok iyi yazmışsın ama insanlara nasıl göndereceğim?” dedim. E-postaya mektup olarak oturmuyordu. Kerem, “O zaman filmini yapacağız” dedi. Böylece Kerem 2,5 dakikalık kısa filmimizin senaryosunu yazmış oldu. TEGV sayesinde bağış kampanyasının başlamadan önce heyecan uyandırmasının önemli olduğunu ve kampanyanın maratondan birkaç hafta önce başlaması gerektiğini öğrendim. Reklamcı ve film yapımcısı arkadaşlarım sayesinde bu film 2-3 gün içinde ortaya çıktı. Filmin prodüksiyonunu ve seslendirmesini arkadaşlarım yaptı. Bu sayede çevremde bir hareket başlatmış oldum. Bu sürece gönüllü olarak dahil olan arkadaşlarım da heyecanımı paylaştılar. Film için ufak tefek masraflar haricinde neredeyse hiçbir şey ödemedim. Müzisyen arkadaşlarım olan Pentagram grubu yeni albümlerinden bir şarkılarını verdiler. Ortaya içimize sinen bir film çıktı. En son baktığımda bu filmi 67 bin kişi izlemişti.

“Pervarili çocuklar her adımımda bana nefes oldular”

Maratondan önceki beş ay boyunca önemli bir antrenman programı uyguladım. Antrenman için Kars’a, Ardahan’a, Çıldır Gölü’ne gittim. Bu süreçte hiçbir engelin motivasyonumu etkilemesine izin vermedim; seyahat ettiğimde, hasta olduğumda, canım sıkkın olduğunda da programıma devam ettim.

Kuzey Kutbu Maratonu, 3.3 km’lik 13 turdan oluşan bir rota. Yarışın başından kısa bir süre sonra önünüzde, arkanızda kimse olmuyor. Küçük bayraklar var, onları takip ediyorsunuz. Maraton için her yerinizi kapamak haricinde çok teknik bir ekipmana ihtiyacınız yok. Nefesinizi ısıtmanız gerekiyor, ağzınıza kumaş koyduğunuzda yetmiyor ve anında donuyor. Kuzey Kutbu’ndaki ekstrem durum soğuk hava, rüzgar ve zemin. Biz koşuya başladığımızda hava -30 bitirdiğimizde ise -40 dereceydi. Rüzgar faktörünü kattığımızda -55 dereceydi. Bir adım atıyorsunuz buzdasınız, bir adımınızı atıyorsunuz bacağınız yarım metre saplanıyor veya bir çatlağın üzerinden atlamanız gerekiyor. Maskemde buzlanma oluyordu ve önümü göremediğim için maskemi çıkarttığım kısa bir süre oldu. Önünüzü göremeyince parkuru kaybediyorsunuz. Maskemi çıkarttığımda kirpiklerim birkaç saniye içinde buz tuttu, o sırada fotoğrafım çekilmiş.

Atlet olmamama rağmen gücüm çok yerindeydi ancak şunu kolaylıkla söyleyebilirim; şartlar son derece olumsuz olduğundan yarışı kolaylıkla bırakabilirdim. Ancak omuzumda farklı bir sorumluluk, bir kanat vardı. Kendime, bunu bir amaç için yaptığımı, herkese söz verdiğimi ve bağışçılarımın sorumluluğunu taşıdığımı hatırlattım. Birkaç TEGV birimini ziyaret etmiş, o heyecanı ve havayı solumuştum. Ziyaretlerimde çok heyecanlanmıştım; maraton sırasında hep o anları gözümün önüne getirdim. Antrenmanlarım sırasında çok defa maratonu ve bitiş çizgisini geçeceğimi hayal etmiştim. Pervarili çocuklar her adımımda bana nefes oldular ve maratonu bu sayede bitirdim. Çocukların heyecanı bana güç verdi. Böyle bir hedefim olmasa belki de yarışı bırakmıştım.

“Bağış topladığım kişiler her ay bağış yapsa, uzun vadeli bir değişim olur”

Bu süreçte 144 kişinin yaptığı bağışlarla 188 bin TL bağış topladım. Bu bağışçıların kimisine WhatsApp üzerinden, kimisine e-posta yoluyla veya telefonla ulaştım. Kimisi ile bağış alabilmek için beş kere iletişime geçmem gerekti. Yaşları küçük olmasına rağmen çocuklarım da bu süreçte bana destek oldular ve hep birlikte çalıştık. Belli bir bağış miktarını talep etmemin sorun olmayacağını düşündüğüm insanlara doğrudan miktar önerdim.  “Ahmet ne kadar para vereyim?” diyenler de oldu. Bu noktada bağış yapmak isteyen kişilere tutarı ne kadar olursa olsun, miktar gözetmeden o kadar bağış yapabileceklerini söylemek gerektiğini fark ettim. Bağışlarıyla hedefime ulaşmamı, hatta aşmamı sağlayan bu 144 kişi her ay düzenli olarak bağış yapıyor olsa uzun vadeli ve sürdürülebilir bir değişimin parçası olacaklarına inanıyorum.

Bağışçılara teşekkür etmek ve onlara hediyelerimi ulaştırmak için TEGV’den yardım istedim ve Bağışçılara teşekkür etme konusunda oldukça deneyimli olduklarını gördüm. Bağışçılara teşekkür ederken Pervarili çocukların yaptığı resimleri de hediye ettik. Bu resimleri birkaç arkadaşımın evinde duvarda gördüm, ben de salonuma astım. Bu tür bir geri dönüşün bağışçıları mutlu ettiğini düşünüyorum. Ben de bütün süreçte bağışçılarla etkili bir iletişim kurmaya dikkat ettim; filmimizden, mektubumdan ve kampanyadan sonra teşekkür mektubu yollarken bağışlarının ne kadar kıymetli olduğunu hissetmeleri için çaba gösterdim. Bağışçılarla etkili bir iletişim kurmak için özellikle vakit ayırdım.

 “Bu serüvenin zirvesi maratonu tamamlamak değil, Pervari’ye gidip çocuklarla kucaklaşmak oldu”

Maratondan sonra TEGV’in Siirt Pervari’ deki öğrenim birimini ziyaret ettiğimde bu kurumun Türkiye’nin en büyük değerlerinden biri olduğunu düşündüm. Pervari’ye gitmek, o çocuklarla kucaklaşabilmek için Kuzey Kutbu’na gitmem her şeye değdi. En sondaki o aşk anının bu kadar büyük olacağını tahmin bile edemezdim. Maratonda giydiğim kıyafetlerimi götürdüm onlara göstermek için. Beni Kuzey Kutbu’nda en çok etkileyen şeylerin, şahane bir sonsuzluk hissi ve 360 derece ufuk çizgisi olduğunu onlara anlattım.

Çocuklardan “Ahmet abi soğuk muydu, kar yağıyor muydu, rüzgar var mıydı?” gibi sorular sormalarını beklerken onlar  “Neden bizi seçtin?” diye sordular. Bunun aslında “seçilmemiş olmak” gibi üzücü bir tarafı olduğunu ve ülkemizdeki eşitsizliklere işaret ettiğini fark ettim. Türkiye’de çözmemiz gereken en büyük sorun bence bu eşitsizlik. Eşitlik hissi Türkiye’ye yayılmalı çünkü eşitlik olduğunda huzursuzluk da ortadan kalkacak diye düşünüyorum.

Bağışçılık serüvenim bana büyük bir huzur ve mutluluk verdi. Bu serüvenin zirvesi, Maraton’u koşmak değil, Pervari’ye gitmekti. Pervari benim için bir hayal dünyası gibiydi, bir ışık var orada. Bu ışığı Türkiye’nin daha çok yerine yaydığımızda bir sorun kalmayacak.

 “Benim topladığım bağışı 100 ile çarpmak gerçekten kolay”

Bağışçılıkla tanışmak, hedefimi gerçekleştirmek ve TEGV sayesinde Pervari’ye gitmek Türkiye’ye olan sevgimi artırdı. Türkiye’nin ne kadar güzel bir yer olduğunu, insanımızın ne kadar güzel olduğunu gördüm ve heyecanım arttı. Bu insanlara dokunmanın ya da yaptığım şeyin zor olmadığını, bunu herkesin yapabileceğini ve bunu onlarca, yüzlerce kişi yaptığında istediğimiz heyecanını duyduğumuz değişimin hiç de uzakta olmadığını gördüm. Sıradan bir insanım, benim gibilerin sayısını artırmak zor değil. Çevremde, benim yaptığım şeyi yapabilecek en az yüz tane arkadaşım var. Benim topladığım bağışı yüz ile çarparak büyütmenin çok kolay olduğunu düşünüyorum. Türkiye’yle özdeşleşecek, insanlara heyecan verecek, yapması kolay birçok şey var. Bu konudaki farkındalığın artması için elimden geleni yapacağım. Önümüzdeki dönemde de arkadaşlarımı ve çevremi dahil ederek bağışçılıkla ilgili yeni projeler yapmayı hedefliyorum.

Bundan sonraki projelerimde hedefim bağışçı sayısını artırmak olacak. Kampanyam sayesinde harekete geçirdiğim, bağış yapan pek çok arkadaşım oldu ancak henüz bağış yapmayanlar da var. Dolayısıyla bir sonraki projem için farklı motivasyonlara dokunarak onları nasıl harekete geçireceğimi bulmam gerekiyor. Hikayemin bana heyecan veren kısmı, tekrarlanabilir ve yapılabilir olması. Bu tür desteklerin önemli bir kaynak olduğu ve sayılarının artması gerektiğine inanıyorum.