#Susamam ve Bireysel Bağışçılık

6 Eylül 2019 tarihinde yayınlanan, rap müzik sanatçıları Şanışer’in 17 müzisyen ile söylediği Susamam ve Ezhel’in Olay isimli şarkıları kısa sürede Türkiye’nin gündemine oturdu. Bir hafta içinde YouTube’da 21 milyon ve 5.4 milyon izlenme sayılarına ulaşan, pek çok farklı başlık altında Türkiye’deki sosyal problemlere odaklanan ve sanat yoluyla protestonun geniş kitlelere ulaşabilmesinin önemli örneklerinden biri haline gelen bu iki şarkı bir bağış dalgasını da beraberinde getirdi. TÜSEV İletişim Koordinatörü Birce Altay, ünlü sanatçıların birbirlerini sosyal medya hesapları aracılığı ile Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’na bağış yapmaya davet ettikleri süreci hem dünyada hem de Türkiye’deki bağış yapma eğilimleri açısından değerlendirdi.

Bir ‘Protesto’ Yöntemi Olarak Bağış Yapmak

Dünyada sivil alanın giderek daraldığı, bireylerin temel hak ve özgürlüklerini güvenli bir şekilde kullanamadıkları ülkelerde, kişilerin değişim yaratmak istedikleri alanda çalışan sivil toplum kuruluşlarını maddi ve ayni yollarla desteklemeleri giderek tercih edilen bir yöntem haline geldiğini söylemek mümkün. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump’ın 2017 senesinde, çoğu Müslüman ülkelerden olmak üzere, mültecilerin ve oturma izni olan bireylerin ülkeye giriş ve çıkışlarını kısıtlayan kararından sonra bu karardan etkilenen kişilere hukuki destek sağlayan American Civil Liberties Union’a da (Amerikan Sivil Özgürlükler Birliği) kısa süre içinde rekor miktarda bağış yapılmıştı. Benzer şekilde, aktivist Tarana Burke tarafından 10 sene önce başlatılan ancak 2017 yılında aktrist Alyssa Milano’nun çağrısıyla Twitter’da yaygınlaşan, kadınların uğradıkları cinsel taciz ve istismarı görünür kıldıkları ve hayatta kalanların ihtiyaçları olan kaynaklara ulaşmalarını hedefleyen #MeToo hareketinden bir sene sonra Amerika’da kadın hakları alanında çalışan 180 sivil toplum kuruluşunun bireysel bağışlarında  %7, yapılan bağış sayısında ise %13 oranında artış olduğu kaydedilmişti.

Bu bağlamda Susamam ve Olay şarkılarının yayınlanmasının ardından başlayan bağış kampanyasının bir tür ‘protesto bağışçılığı’ veya ‘savunuculuk bağışçılığı’ örneği olduğunu söylemek yanlış olmaz. İki şarkının beraberinde getirdiği farkındalık ve toplumda uyandırdığı yankıyla birlikte bir grup sanatçının kadınlarla dayanışmayı sürdürmek ve aile içi şiddete karşı mücadeleyi yaygınlaştırmak amacıyla çalışmalarını sürdüren Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’na bağış yapmaları bu açıdan önem taşıyor.

Kaynak: Müzikonair

Kadın Hakları Alanında Çalışan Bir STK Olması Neden Önemli?

Türkiye’de bireysel bağışçılık eğilimleri tercih edilen çalışma alanları bazında incelediğinde kadın hakları %2,7, insan hakları ise %2,3 oranlarıyla 9. ve 10. sırada yer alıyor.[1] Pek çok ülkede olduğu gibi, eğitim, sağlık ve sosyal hizmetler alanlarının başı çektiği bu sıralamada ve bireylerin hak temelli alanları bağışlarıyla desteklemeyi görece daha az tercih ettikleri bir durumda, kadın hakları alanında çalışan bir kuruluşun bireysel bağışçılar tarafından desteklenmesi birkaç sebepten ötürü önem kazanıyor. Öncelikle, büyük kitlelere ulaşabilen kişilerin hak temelli bir kuruluşu desteklemeleri bireysel bağışçılardaki farkındalığın artmasına katkı sağlıyor. STK’lar açısından değerlendirildiğinde, özellikle bütçelerinin büyük bölümü ulusal ve uluslararası fonlardan oluşan kuruluşlar için kendi öncelikleri ve ihtiyaçları doğrultusunda kullanabilecekleri bireysel bağışların önemini bir kez daha ortaya koyuyor. Bunun yanı sıra, Türkiye gibi politik iklimin ifade özgürlüğünü doğrudan etkilediği bir ülkede, temel hak ve özgürlükler alanındaki farkındalığın ve bu alanda çalışan STK’ların bilinirliğinin artmasına da katkı sağlayan bu kampanyanın bireylerin sivil topluma olan katılımlarını artırmak üzerinde de olumlu bir etkisi olduğu düşünülebilir.

Bağıştan Daha Fazlası

Türkiye’de bireysel bağışçılara ulaşmak ve onlarla sürdürülebilir, düzenli ilişkiler kurmak için gerekenlerin başında hesap verebilir ve şeffaf olmak olduğu kadar tanınmak ve faaliyetleriyle çalıştığı alanda hayata geçirilenlere güven duyulması da geliyor. Dolayısıyla geniş kitlelere erişimi olan kişiler bir STK’yı desteklerken ve bu desteği görünür kıldıkları zaman aslında o kuruluşun bilinirliğine de büyük oranda fayda sağlamış oluyorlar. Çeşitli sebeplerden ötürü basında ya da halka ulaşabileceği yerlerde yeterince var olamayan kuruluşlar açısından değerlendirildiğinde ise bu görünürlüğün en az aldıkları maddi bağış kadar önemli olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bu tür kampanyaların getirdiği bu bilinirliğin potansiyel bağışçı gruplarını beraberinde getirebileceği ihtimali göz önünde bulundurulduğunda, söz konusu sivil toplum kuruluşunun kendini anlatması, çalışmalarıyla neleri hedeflediği ve başardığını aktararak bağışçıyla arasında güvene dayalı sürdürülebilir bir ilişki kurabilmesi için zemin hazırlanmasına da katkı sağlıyor.

 

Kaynak: T24

‘Bağış yapıyorum’ Diyebilmenin Etkisi

Söz konusu bireysel bağışçılık olduğunda Türkiye’deki genel eğilim, bireylerin ihtiyaç sahiplerine doğrudan yardım etmesi yönünde. Ancak sivil toplum kuruluşları aracılığıyla yapılan bağışların etkisi daha büyük ve bu destekler daha fazla ihtiyaç sahibine ulaşıyor.[2] Bunun yanı sıra kültürel kodlar da bağış pratiklerimiz üzerinde oldukça etkili. Örneğin, ‘bir elin verdiğini diğeri görmesin’ yaklaşımının yaygın şekilde benimsenmiş olması, sivil toplum kuruluşları aracılığıyla bağış yapan bireylerin de konuda sessiz kalmayı tercih etmelerinde rol oynayabiliyor. Fakat bir STK aracılığıyla bağış yapmayı duyulur kılmanın toplumda sivil topluma dair algıyı iyi yönde değiştirmeye ve bireysel bağışçılığı daha stratejik hale getirmeye katkı sunduğu da söylenebilir. Bu açıdan değerlendirildiğinde, Tarkan, Sezen Aksu, Kenan Doğulu, Sertab Erener, Fazıl Say, Ezhel, Cem Yılmaz, Defne Samyeli ve Aslı Enver gibi Türkiye’de profil olarak birbirinden farklı ve geniş kitleler tarafından takip edilen sanatçıların sosyal medya hesaplarında bir sivil toplum kuruluşu aracılığıyla bağış yaptıklarını açıklamaları önem kazanıyor.

Bu Bir Başlangıç Olabilir Mi?

Türkiye’de ve dünyada bağış yapılan alanlar incelendiğinde; eğitim, sağlık, sosyal hizmet ve çevre sorunlarının çözümüne yönelik, aynı zamanda insan hakları gibi bir alana kıyasla daha ‘güvenli’ olan alanların öne çıktığını söylemek mümkün. Bu eğilim yalnızca bireysel bağışçılık pratiklerinde değil, bazı fon veren kuruluşlar ile hibe veren vakıfların tercihlerinde ve özel sektörün sivil toplumla ilişkisini büyük ölçüde şekillendiren kurumsal sosyal sorumluluk projelerinde de görülüyor. Bu açıdan değerlendirildiğinde ve ünlü isimlerin yer aldığı, bağışlarıyla desteklediği ya da yaygınlaşmasına katkı sağladıkları daha önceki benzer bağış kampanyası örnekleri de göz önünde bulundurulduğunda (TEMA Vakfı’nın yakın zaman önce İzmir’de çıkan orman yangınından sonra başlattığı fidan bağışı kampanyası veya Umut Yeşerten Şarkılar başlıklı teletonları gibi) #Susamam ile başlayan ve faydalanıcısı kadın hakları temelli bir kuruluş olan bu kampanyanın, bireysel bağışçıların görece daha az tercih edilen alanlara olan yaklaşımlarında bir değişikliğe yol açıp açmayacağını ise zaman gösterecek.

 Ana Görsel Kaynak: YouTube

[1] Türkiye’de Bireysel Bağışçılık ve Hayırseverlik, TÜSEV Yayınları, 2016. https://tusev.org.tr/tr/arastirma-ve-yayinlar/online-yayinlar/turkiyede-bireysel-bagiscilik-ve-hayirseverlik

[2] Türkiye’de Bireysel Bağışçılık ve Hayırseverlik, TÜSEV Yayınları, 2016. https://tusev.org.tr/tr/arastirma-ve-yayinlar/online-yayinlar/turkiyede-bireysel-bagiscilik-ve-hayirseverlik