Filantropinin Bir Arada Yaşamı Desteklemedeki Rolü

TÜSEV tarafından düzenlenen, filantropi ve sivil toplum alanlarından uzmanların stratejik bağışçılık ve filantropi ile ilgili konularda bilgi ve deneyim paylaşımında bulunduğu Filantropi Profesyonelleri Konuşuyor toplantı serisinin dördüncüsü, “Filantropinin Bir Arada Yaşamı Desteklemedeki Rolü” başlığı ile 31 Ekim tarihinde düzenlendi. Toplantıda, Sivil Toplum İçin Destek Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi Yörük Kurtaran, Sulukule Gönüllüleri Derneği Proje Koordinatörü Aytül Özcan ve Karakutu Derneği Kurucu Üyesi Evren Ergeç, sivil toplum kuruluşlarının toplumsal barış ve bir arada yaşamı teşvik eden çalışmalarının bireysel ve kurumsal bağışçılar tarafından desteklenmesinin önemi ve farklı deneyimler hakkında paylaşımda bulundular.

Toplantıdan öne çıkan başlıklar aşağıda yer almaktadır:

Yörük Kurtaran, Sivil Toplum İçin Destek Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi

  • Farklı sorunlara çözüm üreten hak temelli kuruluşlar kaynağa ulaşmada sorun yaşıyor

Türkiye’de bireysel bağışçıların çoğunlukla görünürlüğe sahip olan sivil toplum kuruluşlarına (STK) bağış yapmayı tercih ettiğini söyleyen Yörük Kurtaran, geniş çapta kaynağa ulaşabilen bu STK’ların bağışçıların büyük bir bölümü tarafından, çalıştıkları alandaki sorunlara yönelik çözüm önerisi sunan tek aktör olarak görüldüklerini belirtti. Kurtaran, büyük kuruluşların çalışma alanlarının ve bu alanlarda ürettikleri çözümlerin yıllar içerisinde çoğunlukla aynı kaldığını ekledi. Buna karşın, Türkiye’de öne çıkan sorunların zaman içerisinde değiştiğini; çeşitli konularda ortaya çıkan sorunlara cevaben yeni çözümler sunabilen, özellikle hak temelli alanlarda çalışan daha küçük STK’ların var olduğunu ancak bu kuruluşların kaynağa ulaşmada sorun yaşadıklarını belirtti. Sivil toplum alanının daraldığı ve toplumsal kutuplaşmanın arttığı bir ortamda, bir arada yaşam gibi hak temelli konular üzerine çalışan bu kuruluşları desteklemenin sivil topluma ve bağışçılık alanına katkı sunacağını belirtti.

  • Bağışçılar ile STK’lar arasında köprü kurmak dil farkını ortadan kaldırıyor

Sivil Toplum İçin Destek Vakfı (Destek Vakfı) olarak mali kaynaklara erişimi kısıtlı STK’ları hibe yoluyla desteklemeye öncelik verdiklerini belirten Kurtaran, bağışçılar ve STK’lar arasında bir köprü görevi üstlendiklerini söyledi. STK’ların yaptıkları işi anlatmada, toplum geneli veya özel sektör ile aralarında bir dil farkı yaşayabildiklerini, Destek Vakfı’nın bu bağlamda bir sözlük görevi gördüğünü belirtti. Kurtaran, vakıf olarak bağışçıların desteklemek istedikleri nitelikteki kuruluşlara ulaşmalarını sağladıklarını, bağışçılara farklı insanları, durumları, tecrübeleri, Türkiye’deki farklı portfolyoları tanıttıklarını ve demokratik değerlere sahip şeffaf kuruluşları destekleme hizmeti sunduklarını paylaştı.

  • STK’ların kurumsal kapasitelerini desteklemek de önemli

Kurtaran, Destek Vakfı’nın proje destek programının yanı sıra kurumsal hibe programı ile STK’ların kurumsal kapasitelerinin gelişimini de desteklediklerini paylaştı. STK’ların yalnızca finansal ihtiyaçlarını değil, aldıkları hibeyi en etkili biçimde kullanılabilmeleri için ihtiyaç duydukları danışmanlık desteği ve kurumsal kapasitelerini geliştirme gibi farklı türdeki eksiklerini de gidermeye yönelik desteğin de gerekliliğini vurgulayan Kurtaran, bu yolla kurdukları karşılıklı hibe ilişkisi kapsamında hibe verme alanındaki hiyerarşik ilişkileri dönüştürmeye çalıştıklarından bahsetti. Bu yaklaşımın hibe veren farklı kuruluşlar tarafından benimsenmesinin, hibelerin en etkili biçimde kullanılabilmesine de katkı sunacağını ekledi.

Aytül Özcan, Sulukule Gönüllüleri Derneği Proje Koordinatörü

  • Bireysel bağışçılar çoğunlukla eğitim ve beslenme masraflarını karşılamayı tercih ediyor

Aytül Özcan, Sulukule Gönüllüleri Derneği’nin toplam gelirinin yüzde 55’inin yapılan proje başvuruları sayesinde alınan kurumsal fonlardan oluştuğunu, geri kalanın ise büyük bir kısmı yardımseverlik koşuları üzerinden olmak üzere bireysel bağışlardan oluştuğunu belirtti. Bireysel bağışçıların, dernek kapsamında yapılan projelerdeki eğitim bursu ve beslenme masrafları ile atölye giderlerini karşılamayı tercih ettiğini belirten Özcan, bazı bireysel bağışçıların faydalanıcı çocukların fotoğrafları, karneleri vb. kişisel materyalleri görmeyi talep ettiklerini ancak dernek olarak bunları paylaşmadıklarını ve güvensizlik kaygısını gidermek üzere bağışçılara faaliyet raporu iletmeye özen gösterdiklerini söyledi. Dernek faaliyetlerinin sosyal etkisini izlemeye ve ölçmeye yönelik çalışmalar yaptıklarını belirten Özcan, bağışçıların bağışlarıyla yarattıkları etkiyi anlatmaya önem verdiklerini belirtti.

  • Çalışmaların sürdürülebilirliğini sağlamak için kurumsal desteğe de ihtiyaç duyuluyor

Özcan, dernek faaliyetlerine ilk başladıkları zaman fonlara başvurmak istemediklerini ancak maddi kaynağa ulaşmanın derneğin faaliyetlerini yapabilmek için bir öncelik haline gelmesi ile birlikte fon başvuruları yapmaya başladıklarını belirtti Özcan, hibe programlarının proje faaliyetlerinin yanı sıra dernek çalışanlarının maaşı gibi kurumsal harcamaların da desteklenmesinin önemli olduğunu vurguladı. Destek Vakfı’ndan aldıkları kurumsal hibenin, derneğin idari giderlerini karşılamalarına ve bir sonraki seneyi planlamalarına olanak sağladığını; böylece yaptıkları çalışmaların sürdürülebilirliğine katkı sunduğunu paylaştı.

  • Etkinlikler yoluyla farklı kesimlerden bağışçılara ulaşmak faydalı oldu

Günümüzde bireylerin birbirlerine karşı daha az güven duyduğuna değinen Özcan, STK’ların potansiyel bağışçılardan doğrudan destek istemek yerine, önce yaptıkları işi detaylı bir şekilde tanıtmalarının daha faydalı olabileceğini belirtti. Sulukule Gönüllüleri Derneği’nin, Destekle Değiştir etkinliği ve yardımseverlik koşuları gibi farklı etkinliklere katılmasının hem derneği tanıtmak hem de bağışçılara ulaşmak açısından faydalı olduğunu paylaştı. Bu sayede kendi çevreleri dışındaki kesimlere ve potansiyel bağışçılara ulaşabildiklerini, bilinirliklerinin arttığını ve daha fazla kişiden küçük miktarlarda da olsa bağış toplayabildiklerini belirtti.

Evren Ergeç, Karakutu Derneği Kurucu Üyesi

  • Düzenli bağışçılar edinmek çalışmaların sürdürülebilirliğine katkı sağlıyor

Geçmişle yüzleşme ve ayrımcılıkla mücadele alanlarında faaliyetler yürüten Karakutu Derneği’nin gelirinin küçük bir kısmının bireysel bağışlardan oluştuğuna değinen Evren Ergeç, derneğin bağışçılara ulaşmasında Hafıza Yolculuğu programının oynadığı role dikkat çekti. Gençlerin mekanlarla ve anlatılmayan hak ihlalleriyle temas etmelerini sağlayan hafıza yürüyüşleri düzenlediklerini aktardı. Ergeç, hafıza yürüyüşlerine katılan veya gönüllü anlatıcı olan kişilerin, ilerleyen süreçte Karakutu Derneği’nin üyesi veya düzenli bağışçısı olduklarını ve bunun derneğin sürdürülebilirliği açısından önemli olduğunu paylaştı. Ergeç, 2017’nin sonunda 29 olan üye sayılarını, 2018 Ekim ayı itibariyle 70’in üzerine çıkarttıklarını ve 14 düzenli bağışçıları olduğunu ifade etti. Daha fazla bireysel bağışçıya ulaşmak amacıyla farklı çalışmalar yaptıklarını belirten Ergeç, hafıza yürüyüşlerini özel sektör çalışanlarına bir hizmet olarak sunmaya başladıklarını ve bu şekilde de kaynak geliştirdiklerini aktardı.

  • Gençlerin toplumsal barış ve geçmişle yüzleşme çalışmalarına destek vermek önemli

Karakutu Derneği’nin hem kurucu üyesi hem de bağışçısı olan Ergeç, babaları Adnan Ergeç’in anısına, derneğin kuruluş amaçlarına uygun olarak gençlerin Türkiye ile ilişkili toplumsal hafıza, geçmişle yüzleşme, toplumsal barış ve eşitliğin inşası, ayrımcılık konularıyla ilgili kültür-sanat veya araştırma projelerine destek sağladıkları Adnan Ergeç Fonu’ndan bahsetti. Ergeç’in ve ailesinin bireysel bağışlarıyla oluşturduğu ve sürdürdüğü Adnan Ergeç fonu kapsamında 2016 yılında üç, 2017 yılında ise dört projeye destek sağlandığını ve fonun yeni başvuru döneminin 9 Kasım tarihinde başlayacağını ekledi. Adnan Ergeç Fonu sayesinde gençlerin toplumsal barış ve geçmişle yüzleşme çalışmalarına destek verdiklerini söyleyen Ergeç, fonun dernek ile iletişime geçen kişilerin sayısının ve derneğin bilinirliğinin artmasına da katkı sağladığını söyledi.

  • Türkiye’de bireyler tanıdıkları insanlar vasıtasıyla bağış yapmayı tercih ediyorlar

Ergeç konuşmasında, Türkiye’de STK’lara yapılan bireysel bağışların kuruluşların faaliyetlerindense, çoğunlukla o kuruluşlarda çalışan kişiler vesilesiyle yapıldığına dikkat çekti ve bu durumun, bağışçılar ve STK’lar arasında uzun vadeli destek ilişkileri kurulmasının önünde bir engel oluşturabildiğine değindi. STK’ların yeni trendleri takip etmelerinin ve kendilerini bağışçılık alanındaki, online bağışçılık veya daha yaygın sosyal medya kullanımı gibi, yeniliklere adapte etmelerinin önemli olduğunu ve bağışçılara ulaşmalarında faydalı olabileceğini vurguladı.