Filantropi ve Kültür-Sanat İlişkisi: Birlikte Alanlar Yaratmak

TÜSEV’in filantropi ve sivil toplum alanlarında çalışan uzmanların stratejik bağışçılık ve filantropi ile ilgili konularda bilgi ve deneyim paylaşımında bulunması amacıyla başlattığı Filantropi Profesyonelleri Konuşuyor‘un ikinci toplantısı 31 Ekim’de düzenlendi. TÜSEV ve İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) işbirliğiyle düzenlenen “Filantropi ve Kültür-Sanat İlişkisi: Birlikte Alanlar Yaratmak” başlıklı etkinlikte, İKSV Genel Müdürü Görgün Taner, SAHA Derneği Direktörü Merve Çağlar ve Vehbi Koç Vakfı Genel Müdürü Erdal Yıldırım konuşmacı olarak yer aldılar. Etkinlikte, filantropi ve bağışçılığın kültür-sanat alanıyla ilişkisi, kültür-sanat kurumlarını ve sanatçıları desteklemek için kullanılan farklı filantropik modeller ile kültürel ve sanatsal üretimi destekleme yoluyla sürdürülebilir sosyal fayda yaratılması gibi konular tartışıldı.

Toplantıdan öne çıkan başlıklar aşağıda yer almaktadır:

Görgün Taner, İstanbul Kültür Sanat Vakfı Genel Müdürü

  • Kültür-sanata yatırım uzun soluklu bir süreç

Kültür-sanat alanının genişliği ve çeşitliliğini vurgulayan Görgün Taner, bağışçılar tarafından en az desteklenen dalın sahne sanatları olduğunu paylaştı. Taner, kültür-sanat alanında yapılan yatırımların ve bu alandaki politikaların sonuçlarının en az 20-30 yıl içerisinde gözlemlenebileceğini belirtti. Birçok ülkede kamu kurumlarının bu uzun soluklu süreçte gereken düzeyde destek sağlamadığını vurgulayan Taner, bu duruma bağlı olarak sponsor kurumların sağladığı fon desteklerine yönelik bir ihtiyaç oluştuğunu ve bunun da sponsor kurumlarla ilişkilerin gelişmesine neden olduğunu paylaştı. Alanı geliştirmek için kültür-sanat projelerini ve sanatçıları destekleyen daha fazla kuruma ihtiyaç duyulduğunu ekledi.

  • Bağışçılar ve sponsorlarla olan ilişkilerimizi geliştirmeye önem veriyoruz

İKSV’nin çeşitli kaynaklardan fon aldığını belirten Taner, vakfın bütçesinin %50’sinden fazlasının sponsorluklardan, %6-7’sinin ise vakfın bireysel bağışçıları olan Lale Kart üyelerinin desteklerinden oluştuğunu paylaştı.  İKSV’nin aldığı fonları ne şekilde kullandığını kamuoyuna, izleyicilere ve bağışçılara anlatarak hesapverebilir ve şeffaf olmasının önemine dikkat çekti ve konuyla ilgili faaliyet raporlarında detaylı bilgi verildiğini belirtti. İstanbul Bienali ve Tasarım Bienali gibi etkinliklerin izleyicilere ücretsiz olarak sunulmasının vakfın izleyicilerle ve bağışçılarla olan ilişkilerinin önemli bir parçası olduğunu ekledi.

Merve Çağlar, SAHA Derneği Direktörü

  • SAHA, sürdürülebilirliğini üyelerinden topladığı kaynaklarla sağlıyor

Üye temelli bir kuruluş olan SAHA Derneği’nin modelini tanıtan Merve Çağlar, derneğin kaynağının büyük bir kısmının, aynı zamanda bireysel bağışçılar olan üyelerinden toplanan aidatlardan oluştuğunu belirtti. Üye ilişkilerine büyük önem verdiklerini belirten Çağlar, dernek olarak önceliklerinin üyelerinin SAHA’ya güven duymalarını sağlamak olduğunu ifade etti. Üyelerin katkıları ile neler yapıldığını ve hangi sanat projelerine destek verildiğini göstermek için üyelerin katılımıyla yurtiçinde ve yurtdışında sergi turları düzenlediklerini paylaşan Çağlar, üyeleri ile olan ilişkilerin kaynak geliştirmenin ötesine geçtiğine vurgu yaparak üyelerinin SAHA’nın en önemli paydaşları arasında yer aldığını belirtti.

  • Çalışmalarını desteklediğimiz sanatçıların SAHA’yı sahiplenmesine önem veriyoruz

Çağlar, SAHA’nın sanat kurumlarına ve sanatçılara hibe veren bir kuruluş olması sayesinde sanatçılar ile yakın iletişim içerisinde olduğunu belirtti. Derneğin üyelerinin yanı sıra SAHA tarafından desteklenen sanatçıların da derneği sahiplenmesinin önemine dikkat çekti. Çağlar, kolektif bir destek mekanizmasına sahip olan ve bağımsız olarak çalışan SAHA Derneği’nin hibe desteği sağladığı sanat kurumları ve sanatçılarla dayanışma içinde olduğunu ve bu dayanışmanın sanat kurumları ve sanatçılara güç verdiğini düşündüklerini sözlerine ekledi.

Erdal Yıldırım, Vehbi Koç Vakfı Genel Müdürü

  • Kültür- sanat alanındaki yatırımlarda bağışçıların tatmini ve mutluluğu önemli

Vehbi Koç Vakfı’nın desteklediği projeler ve yönetimini üstlendiği müzeler kapsamında kültür-sanat ve kültürel miras alanlarının gelişimine katkıda bulunduğundan bahseden Erdal Yıldırım, toplumdaki ihtiyaçlar, Koç ailesinin öncelikleri ve kaynakları ile kesiştiği için vakfın kültür-sanat, eğitim ve sağlık alanlarını desteklemeye yöneldiğine dikkat çekti. Kültür-sanat alanında vakfın ve Koç Holding’in yaptığı yatırımlarda, Koç ailesinin heyecanını hayata geçirme isteği ve bundan duyduğu kişisel tatmin ve mutluluğun etkili olduğunu vurguladı.

  • Kültür-sanat alanındaki yatırımların etkisini kapsamlı şekilde ölçebilmek mümkün olmuyor

Yıldırım, sanat sergilerine ve sanatçılara verilen desteklerin geri dönüşünü ölçmede zorluk yaşandığını belirtti. Bunun Türkiye’ye özgü bir durum olmadığını ekleyen Yıldırım, tüm dünyada kültür-sanat alanında sosyal etki ölçümü yapılmasında zorluk yaşandığını ve bunun doğruluğuna dair birçok tartışma olduğunu söyledi. Bilimsel ve istatistiksel verilerle kanıtlanamasa bile verilen desteklerin sanatçılara olan yansımalarından etkisinin gözlemlenebildiğini paylaştı. Yıldırım, kültür-sanat alanında yeni üretimlere destek verilmesinin önemine dikkat çekti.

  • Türkiye’deki vakıflar “güvenli” yöntem ve yaklaşımları tercih ediyor

Dünyadaki örneklerin aksine Türkiye’de vakıfların hibe vermek yerine operasyonel işler yapmayı tercih ettiğini vurgulayan Yıldırım, vakıfların daha “güvenli” buldukları yöntemleri ve alanları desteklemeyi tercih ettiklerini belirtti. Vakıfların daha “sivri” olarak tanımlanabilecek alan ya da yerlerde çalışmalar yapmaktan kaçındığını söyleyen Yıldırım, bu yaklaşım dolayısıyla kültür-sanat veya kültürel mirası koruma gibi alanlardaki çalışmaların ya da bu alanlarda verilen desteklerin yeterince çeşitlenmediğini söyledi.