Teknoloji ve Filantropinin Demokratikleşmesi

Bu makalenin orijinali 5 Temmuz 2021 tarihinde Alliance Magazine’de yayımlanmıştır. Yazının orijinaline bu bağlantıdan ulaşabilirsiniz.

Filantropi toplumu gerçekten dünyayı değiştirebilecek finansal kaynaklara sahip. Teknoloji altyapısı bir o kadar güçlü olsa, neler olacağını hayal edin.

Küçük ölçekli bir filantropist olarak hem kâr amacı gütmeyen kuruluşların hem de benim gibi daha küçük bağışçıların karşılaştığı engelleri ve verimsizlikleri çok iyi biliyorum. Kariyerimin ikinci yarısını, kâr amacı gütmeyen ekosisteme (hem bireysel bağışçılara hem de kâr amacı gütmeyen kuruluşlara) modern teknolojiyi getirme çabalarına katılarak bu zorlukları hafifletmeye adadım.

Bağışçılara odaklanarak başladım. Filantropinin en ayrıcalıklı olanlarla sınırlı kalmaması gerektiğine ve tüm ekonomik düzeylerden bireylere fark yaratma gücü verildiğinde toplumun en çok fayda elde edeceğine inanıyorum. Filantropinin geleceği, yalnızca varlıklı bir azınlığın değil, ilgilenen birçok kişinin elinde olmalı. Başka bir deyişle, toplum temelli bağışçılığın etkisini büyütmenin iyi olacağına inanıyorum.

Teknoloji ve finansal hizmetler sektörleri, halihazırda bir süredir devam etmekte olan bir kültürel değişime yardım ediyor – yüzde 99’un, dünyayı hepimiz için daha iyi bir yer haline getirecek kâr amacı gütmeyen amaçları finanse etmede yüzde bir ile güçlerini birleştirme potansiyeli. Aşağıda, filantropiyi demokratikleştirmeye yönelik en güncel çabalardan bazılarına ve (bana göre) filantropinin finansal hizmetler ve teknolojiyle buluştuğu endüstride, yani fintech endüstrisinde, gelecekte neler olacağına dair genel bir bakış yer alıyor.

Bağış toplumunun, yeni gelen hevesli bireyleri bünyesine alması

Bağışçılık geleneksel olarak iki farklı biçimde karşımıza çıkar. Daha sofistike ve bilinçli biçimi filantropidir, yıllar boyunca sürdürülen bilgiye dayalı ve stratejik bir bağış yaklaşımını temsil eder. Bu, genellikle amaçlarına derinden bağlı olan, hedefi net anlayan ve yarattıkları önemli etkinin görünürlüğüne odaklanan, net değeri yüksek bireylerin ve kurumların alanı olmuştur.

Yelpazenin diğer ucunda, filantropi eğiliminde olan bireyler tarafından yapılan plansız bağışlar vardır. Bu destekler önemli olsa da miktar olarak daha küçük ve daha kısa vadelidir, genellikle duyguların yönlendirdiği bağışlardır ve zaman içinde sürdürülme olasılıkları daha düşüktür. Bu yaklaşımla, insanların bağışlarda metodik bir yaklaşım benimsemeleri, etkilerini anlamaları veya sürekli katılım duygusu oluşturmaları çok daha zordur.

Günümüzdeki filantropi çağı, ekonomik yelpazenin her yerinden yeni nesil bağışçıların hem artan cömertliği hem de farklı tercihleri tarafından tanımlanıyor.

Bu farklılıkların nedeni genellikle farkındalık ve erişilebilirliktir. Basitçe söylemek gerekirse, filantropinin altyapısı en büyük bağışçılar düşünülerek tasarlandığından küçük bağışçılar sürece en iyi nasıl dahil olacaklarından emin olamıyor. Teknoloji ve finansal hizmetler sektörleri, ortalama tüketicinin bağış yapması ve gerçekten bir fark yaratmak konusunda kendini güçlenmiş hissetmesi için giderek daha kolay yollar sunduğundan, bu farklılıklar artık ortadan kalkmaya başlıyor. 

Teknoloji ve Finansal Hizmetlerin Etkisi

Köklü bankalar ve yeni nesil dijital bankalar (challenger banks) teknolojiyi kullanarak, bağışçılık konusunda herkesin kişisel ve finansal hedeflerine uygun ve daha stratejik bir yaklaşım benimsemesine yardımcı olmada başı çekiyorlar. Bankalar, fatura ödeme, üniversite harçları için birikim yapma ve emeklilik planlaması gibi diğer finansal faaliyetlerin yanı sıra, insanların sürekli bağış yapmayı yönetmesini kolaylaştıran yeni dijital araçlar sunuyor.

Ayrıca, sıradan bağışçıları, geçmişte ultra zenginler için ayrılan ve filantropik bir finansal araç olan bağışçı tavsiyeli fonlara (DAF’lar) çekmek için giderek ivmelenen bir hareket de var. DAF’lar, bireylerin varlıklarından vergiden düşülebilir bağışlar yapmalarına ve ardından bu tasfiye edilen varlıkları yatırımda kullanmalarına olanak tanıyarak, kâr amacı gütmeyen kuruluşlara hibe edene kadar vergiden muaf büyütmelerine izin verir. 2020 sonbaharında, köklü DAF sağlayıcıları olan Fidelity Charitable ve Schwab Charitable yüksek minimum tutarları ortadan kaldırarak kapılarını ilk kez daha küçük bağışçılara açtı. CharityvestB Charitable ve Endaoment ortalama bir Amerikalının bağışlarını daha stratejik ve etkili hale getirmesini kolaylaştırmak için nakit, hisse senetleri, kripto para birimleri ve diğer varlıkları bağışlama seçenekleri içeren DAF tabanlı dijital platformlar oluşturdu.

Yeni nesil filantropistler: yüzde bir ve yüzde 99

Geçtiğimiz yıl, bağış ve servet yönetimine ilişkin yaklaşımlarda kuşaklar arası bir değişim olduğunu gösteren düzenli bir anket ve analiz akışına sahne oldu. Büyük Servet Transferi trilyonlarca doları eski nesillerden çocuklarına aktarırken, yeni “yüzde birlik” kesim ayrıcalıklarını sorguluyor. Ayrıca, Venmo gibi nakit uygulamalarından Cheese ve Porte gibi yeni nesil neobankalar tarafından sunulan yeni hizmetlere ve bireylerin hisse senedi portföylerinden bağış yapmalarına olanak tanıyan Betterment gibi çevrimiçi yatırım uygulamalarına kadar, servetlerini paylaşmalarına olanak sağlayan yeni araç ve modelleri benimsiyorlar.

Bu arada, kendi kendini tanımlayan filantropi artık geleneksel sosyoekonomik katmanların çok ötesine uzanıyor. Y kuşağına mensup dört bireyden üçü, bağış düzeylerinden bağımsız biçimde kendini filantropist olarak görüyor. Baby Boomers ve X kuşağı yılda iki veya üç kez bağış yaparken, Y ve Z kuşağının üç ayda bir bağış yapma olasılığı daha yüksek.

Bu yeni bağışçılar bağışlarını artırdıkça, katılımlarını da derinleştirmek isteyecekler. Kâr amacı gütmeyen kuruluşlar, etkilerin daha net bir şekilde anlaşılmasını sağlayarak, onlarla daha sürdürülebilir bir ilişki kurabilir ve daha tatmin edici bir deneyim sunabilir. Altyapımızın devam eden modernizasyonu ve filantropi ekosisteminin demokratikleşmesi, artık bu bireylerin her düzeyde tam kapsamlı filantropi faaliyetlerine katılmalarına yardımcı olacaktır. Önümüzdeki yıl bizi şunlar bekliyor:

Filantropi düğmeye basmak kadar kolay hale gelecek

Mevcut finansal altyapı, ortalama bir kişinin plansız veya ara sıra bağış yapmaktan filantropiye sıçramasını kolaylaştırmıyor. Bu, kâr amacı gütmeyen kuruluşlar tarafından kullanılamayan büyük potansiyel fon havuzlarının oluşmasına yol açarken, bireylerin katılımını da sınırlıyor. Ama uzun süre böyle devam etmeyecek. Modern dijital bağış araçları, insanların ilgi alanlarına uygun amaçları ve kuruluşları keşfetmelerini, bağış hedefleriyle uyumlu bağışlar yapmalarını ve bunları yönetmelerini, bilgiye ulaşmalarını ve finansal danışmanlara erişmelerini sorunsuz hale getirdiğinden, bağış topluluğunun yeni üyelerle dolup taştığını göreceğiz.

Y ve Z kuşağı, dijital kolaylık ve self-servis dünyasında olgunlaştılar ve bağış deneyiminde de aynısını bekliyorlar. 2020’de Y kuşağının yarısından fazlası online bağış yapmayı tercih ederek bu tür bağışlarda %12,1’lik bir artışa yol açtı. Venmo, PayPal ve Facebook gibi online yaşamın olmazsa olmazları, bir tıklamayla online ve mobil bağış yapılmasını sağlayarak bu ruhtan yararlandı ve 2020 yılında Giving Tuesday’de 24 saatte ABD’de toplamda 2,5 milyar dolarlık bağışın önünü açtı.

Filantropinin altyapısı en büyük bağışçılar düşünülerek tasarlandığından küçük bağışçılar sürece en iyi nasıl dahil olacaklarından emin olamıyor. Aradaki bu farklar giderek yok oluyor.

Filantropinin demokratikleşmesi, bağış yapmanın yeni yollarına ek olarak küçük bağışçıları tam bir filantropi deneyimine ulaştırmak için de yeni yollar sunacak. Modern bağış platformları, kişilere, en tutkuyla bağlandıkları amaçları bulmaktan sahip oldukları etkiyi öğrenmeye ve zaman içinde bağış yapma planları yapmaya kadar çeşitli destekler sunma ve belirli amaçlar ve kuruluşlar önerme konusunda daha merkezi bir rol oynayacak. Bunun bir örneği, Vanguard tarafından yakın zamanda tanıtılan ve bağışçıların Covid’in ön saflarında yer alan kurumları bulmasına yardımcı olan NAVI aracı. Yardım alan kuruluşlar, hikaye anlatımı yoluyla hem mevcut bağışçılarla hem de benzer fikirdeki bağışçılarla dijital olarak bağlantı kurabilecek ve bağışların kullanılma şeklinde daha fazla şeffaflığa duyulan ihtiyacı karşılamaya yardımcı olurken verimli bir döngü yaratabilecek. Bunun gibi deneyimler, bu yeni bağışçıların katılımını güçlendirmeye yardımcı olacak, onları uzun vadede katkıda bulunmaya motive edecek.

Bağışçılığın geleceği için yeni ortaklıklar kurmak

Filantropi altyapısının modernleştirilmesi, yalnızca kâr amacı gütmeyen çevrelerde değil, aynı zamanda finansal hizmetler ve teknoloji sektörlerindeki paydaşlar arasında da ortak bir çaba olacak. Bankacıların, varlık yöneticilerinin ve finansal danışmanların, yeni neslin filantropi faaliyetlerini planlamasına ve yönetmesine yardımcı olmadaki rolü artacak, yeni dijital araçlar ise daha kullanışlı, vergi açısından verimli ve öz-yönetimli bağışı mümkün kılacak. Bu çabalar sonucunda tüm taraflar kazançlı çıkacak.

Tüm ekonomik düzeylerden bağışçılar daha büyük bir finansal planın parçası olarak bağışta bulunabildiklerinde, kâr amacı gütmeyen kuruluşlar anlamlı bir değişim sağlamak için çok ihtiyaç duydukları ek fonlara ulaşacaklar. Finans kurumları, devam eden bankacılık/finansal danışmanlık ilişkisine çok kişisel bir eylem olan bağışçılığı da dahil ederek müşterilerle aralarındaki bağı güçlendirecek. Bağışçılar da bağışlarını değerleriyle, finansal hedefleriyle ve bağış hedefleriyle daha uyumlu hale getirebilecekler.

Günümüzün filantropi çağı, ekonomik yelpazenin her yerinden yeni nesil bağışçıların hem artan cömertliği hem de farklı tercihleri tarafından tanımlanıyor. Fark yaratacak kaynaklarla, fark yaratmayı daha kolaylaştıran dijital teknolojilerle ve finans ve teknoloji sektörlerinin desteğiyle, giderek daha fazla sayıda “ortalama” birey, zaman zaman bağış yapan bireyler olmaktan çıkarak düşünceli, stratejik filantropistlere dönüşecek. Filantropiyi daha az değil, daha fazla insanın sahiplendiği bir dünyada yaşamayı hevesle bekliyorum.

Cor Hoekstra, Amicus.io’nun CEO’su ve Kurucu Ortağıdır