Pilar Gonzales ile Sohbet

50,000-100,000 dolar arası kazandığım yıllarda, yıllık gelirimin %25-50’sini bağışlardım. Sağlık sorunları yüzünden $16,000 kazandığım senede bile yine aynı oranda bağış yapmıştım. Şu anda yaptığım bağışın kazancıma oranı %10-25 aralığında ama gelirim yükseldikçe bu oranın da artacağını düşünüyorum.

Bu benim için neden önemli? Çünkü bağışçılık benim hem aktivist kişiliğim hem de aile kimliğimle derinden alakalı. Kariyer seçimim ve aile geçmişim başka insanlar için empati duymamı sağladı, ki bu da hayat değerlerimi ortaya koyuyor. Çok erken yaşlarda, paylaşmanın hayatıma denge getirecek tek şey olduğunu öğrendim.

Bir de San Francisco bölgesinde bir sürü işsiz insanı gördükten sonra başkalarının yardım etmesini beklememeye karar verdim.  Bu yüzden işe alınmak için bekleyen günlük işçilere eldiven almayı bir sorumluluk olarak benimsedim. Sayısı 30 ile 100 arası değişen işçiler için eldiven ve şapka alıyor, sandviç ve kahve hazırlıyordum. Cüzdanımda biraz daha fazla param olduğu zaman her eldivenin içine 5 dolar yerleştiriyordum. Bir adam parayı gördükten sonra ağlamış ve “teşekkür ederim, 2 gündür hiçbir şey yememiştim” demişti.

Bu projem sistemli bir bağış yöntemine benzemeyebilir ama başka birinin hayatını, daha büyük değişimlere yol açabilecek şekilde, bir anlık da olsa değiştiriyor. Karnı aç olan bir insanın kaderini birden bire değiştirmek oldukça zor bir iş.

Parçası olduğum Kızıldereli ve Latin topluluklarında birçok bağışçılık faaliyeti var. Yıllardır beyazlar tarafından yönetilen sivil toplum kuruluşlarının veya beyazlarla özdeştirilmiş sosyal hareketlerin görünmez bağışçısıyım. Tüm bunlara rağmen başkalarının bağışlarını alıyormuşum gibi algılanmam ve ön yargılarla karşılamam etnik kökenli bir bağışçı olarak hissettiğim en büyük zorluk. Bir gün, bir hayırsever, önemli bir bağışçı olarak algılanmayı gerçekten isterim. İşte o zaman gerçekten sosyal değişimin gerçekleştiğine kanaat getireceğim.

(Konuşmanın tamamına bu bağlantıdan ulaşabilirsiniz.)